18 Temmuz 2010 Pazar

DESTE

Cumhuriyet Kitap - Sibel Doğan


“Karanlığı görmemişsen, aydınlığı bilemezsin. İnsanlar başlarına geleceklerden korkarlar genelde. Geleceği önceden görmenin daha iyi olacağına inanırlar. Geçmişte olanlar tekrarlanacaktır.”
“Şimdi…rahatça oturun. Güzel… kapatın gözlerinizi… işte böyle. Şimdi, çok zengin olduğunuzu e bir sarayda yaşadığınızı hayal edin. Güzel elbiselerinizin, yemek odalarınızın, uşaklarınızın olduğunu hayal edin. Aşçılarınız, bahçıvanlarınız, Fransız dadılarınız var.
Şimdi yemek salonunda oturmuş yemeğinizi yiyorsunuz. Masanın başköşesinde kocanız oturuyor. Genç ve güzel olduğunuz günlerde size aşık olup evlenen adam… Hayatın size sunduğu şey!.. Şimdi artık yıllar geçti üstünden!
Masada davetliler var. Komşularınız. Bir çift. Karıkoca. Aynı yaştasınız. Kadının öyle göz kamaştırıcı bir güzelliği yok; ama etkileyici. Sade giyimli ama akıllıca süslenmiş. Tüm güzelliği gerdanında toplanmış; zaten onu da omuzlarını açıkta bırakan kıyafetleriyle ön plana çıkarmış. Her ne kadar bu yıl renkli kıyafetler modaysa da, kadın kendine yakışanı giymiş. Akıllı. Nasıl konuşacağını, ellerini nasıl hareket ettirmesi gerektiğini ve hem hoş görünüp hem de nasıl öyle biri olunabileceğini öğrenmiş. Olması da, onun zekasının kanıtı. Mükemmel görünmek için ayna karşısında kaç kez prova yaptığını biliyor musunuz? Peki ya burnunu gizlemek için defalarca süslendiğini? Sonunda burnunu gizlemeyi başarmış…
Ve anlatmıyor, dinliyor. Kocanızın anlattıklarını dinliyor. Konuşan bulmak kolay. Çünkü her insan konuşma ihtiyacı duyar. Herkesin kendine göre bir derdi vardır. Ve genelde herkes kendi hakkında konuşur. Hep ‘ben, ben, ben, ben…’ Bu kadınsa dinleyici rolünde. Akıllı. Sizin kocanız onunla tekrar buluşmak için can atacak. Hem görünüşü hem de onunda zaman geçirmek hoşuna gidiyor. Ve nereden bileceksiniz ki, ilişkilerinin ne derece ilerleyip nasıl son bulacağını?
Bir erkek bütün dişilere aittir. Evet, sizinle evlenmiş… ama sizin değil. Kim onu kazanmayı başarırsa onun olur. O sizin olsun istiyorsanız, onu her gün kazanmanız gerekir. Ununu elemiş, eleğini asmışsın sen, dişi olmayı bırakmışsın.”
Şimdi ne yapacaksın? Kahredip kaderine, oturup ağlayacak mısın, akşam yemeği için soğanları doğrayıp, doğrayıp? “Gençliğimi verdim, gençliğimi verdim…” diye diye… Ne olmuş yani, gençliğin bir gün bitmeyecek miydi zaten? Evet, şimdi ne yapacaksın? Savaşacak mısın? Yoksa dişiliğini hatırlaman için gençliğin dışında tüm ömrünü de vermeyi mi bekleyeceksin?

Ya her şeyi biliyor olsaydın?
Bilmek istiyorum. Eğer bilirsem o zaman her şey benim kontrolümde olur ve söylemem gerekenler konusunda yanılmam. Bilgi koruyucudur…”
Önce İzmir Büyücüleri anlattı kendi dilince, bir kadının neler yapması ‘gerektiğini’ kitap severlere. Gözlemci olarak katıldığımız o serüvende kadınlara hınzır hınzır gülümsedik ilkin. Şimdi de “Hım” diyoruz, bilginin ışığı “Deste”de.

“O NE DERSE O GERÇEKLEŞİR”
Uzun, çok uzun zaman önce, eski zamanların birinde, daha yeryüzündeki sular birbirinden ayrımlamamışken üç kız kardeşin yaşadığı dönemde başlıyor “Deste”nin hikayesi. Üç kız kardeşin ikisi: Astart ve Valide ile başlıyor iyilğin ve kötülüğün mücadelesi.
Birinin aklı sadece iyiliğe, diğerininki de kötülüğe çalışıyormuş o zamanlarda. (Deste’ye göre hala…) ve anneleri Assyranta günün birinde, hiç kavga etmesinler diye onların topraklarını ayırmış. Her ikisi de “Mag” unvanını almış. Daha sonra insanlar onlara, o zamanlar “bilge” anlamına gelen Magisa, yani büyücü demeye başlamışlar.
Doğu’nun ve Asya’nın derinliklerinden çıkıp gelen “Deste”, İzmir Büyücüleri’nin ardından şimdi de Katina’nın Aşk Falı’yla bize ulaşıyor. Literatür Yayınevi’nden Büyülü Edebiyat serisinin 3. kitabı olarak çıkan (İlki İzmir Büyücüleri idi) ve Mara Meimaridi’nin yazdığı “Deste”, İzmir Büyücüleri’nin fala nasıl baktıklarını anlatıyor ve aslında kartlara inanmasanız da, günümüzde yapılan araştırmalarda yaşamı kolaylaştırmak adına verilen tavsiyeleri veriyor ve neler yapılması gerektiğini anlatıyor hanımlara. Dinleyin(!) onları.
“Hayatımız beynimizin içindedir. Etrafımızdaki dünya, tavırlar, davranışlar ve bunun gibi şeyler, biz duygularımızla onları nasıl algılayıp anlıyorsak öyledir. Algılar duyguları oluştururlar. Sevinçten üzüntüye, öfkeden suçluluk duygusuna kadar, olumlu ya da olumsuz tüm duygularımız, etrafımızdaki dünyayı olumlu ya da olumsuz algılamamızla ilintili olarak oluşur.”

OLUMLU HİSLER
İlerle! Daha fazla olumlu hislere sahip ol! Daha çok sevip daha az nefret et; daha az kıskanıp daha çok alçakgönüllü ol ki; bugünkü üzüntün dünkü mutluluğun gibi olsun. Başka bir deyişle dünkü mutluluğun bugünkünün yanında sönük kalsın, her günün bir önceki günden daha iyi olsun. Abanozun Ruhu (Selena)

Dengeli ve uyumlu ol! Yaşamın hem siyah hem de beyaz yanları vardır. Bu iki rengin arasında kalan her şey de bir renk tablosudur. Hayatta acı çekersin, sonra da mutlu olursun. Sevinmen için acı da çekmen gerekir. Mutsuz geçen dönemler, mutlu dönemleri getireceklerdir. Seni öldürmeyen bu acılar, seni güçlendirecektir. Böylece bütünlüğe ulaşacaksın ve sonunda da diyeceksin ki, “Ben hayatım boyunca her şeyi yaşadım. Tüm duyguları. Hem acı çektim, hem mutlu oldum, hem de kederden gözyaşı döktüm. Korktum da, sevindim de.” Sadece sevinci isteme! Üzüntüyü ve acıyı yaşamaktan kaçınma. Bu hoş olmayan duygular da var hayatımızın içinde. Dengeli bir kişi hem sevinir hem de üzülür. Derin sularda yüzmekten korkmamalı ve acı çekmekten kaçınmanın yeni tecrübeler edinmene engel olmamasını sağlamalısın. Riske gir! Cesaret et! Yakutun Ruhu (Arima)

Uyum amaçlı davranışlarda bulun! Her seferinde çevrene ayak uydur, uyum sağla. Aksi taktirde, sütün içinde boğulan sinek olursun. Davranışlarında aşırıya kaçma ve bir duygudan diğerine normal geçiş yap. Sakin ve sabırlı ol. Bir harekette bulunmadan önce bir kez daha düşün, kendine ikinci bir şans tanı. Daha esnek ol. Etrafındakilerle uzlaş ve onlara saygı duy. Zümrüdün Ruhu (Bedes)

Bilgilen ve değiş!.. aynı hataları tekrarlamamak için öğren ve düşün. Geçmişten ders al. Yeni bir şeyler istediğin zaman, hangi tavır ve davranışları sergilemen gerektiğini baştan öğren. Kendini tanı. İhtiyaçlarını belirle. Sorunlarının ne olduğunu belirlersen, onlara çözüm de bulunacaktır. Aklını aç. Ufkunu genişlet. İşte o zaman kafanı meşgul eden sorunların için bir çözüm bulacaksın. Elmasın Ruhu (İsfahan)

Denedim. Evet denedim ve iyi bir Magisa olamayacağıma karar verdim. Acaba Mara Meimaridi’nin sözünü dinleyip büyülü mü olsam…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder